O gece, genel başkalığını yürüttüğüm Bal-Türk’ün Karamürsel Şubesinin başkanı Rahmetli Emine Ablamızın evindeyiz. Rahmetlinin eşi ve bir oğlu da rahmetli olduğundan beni ve eşimi davet etti ki o akşam kızını istemeye gelecekler. Biz de oradayız, sohbet faslı kız isteme faslı derken vakit geç oldu ve hayırlı bir işte yer almanın süruruyla eşimle birlikte Derince’ye dönüyoruz. Yolda dernek sekreterimiz aradı. O akşam derneğimizin Balkan Turu vardı ve bir otobüs yola çıkmıştı. Dedi ki “Bayram Bey ne oluyor, haberiniz var mı? Bizi köprünün başında askerler durdurdu. Geçit vermiyor, askerlerin gözleri bir tuhaf bakıyor, sanki bir şey yedirmişler.” Dedim ki bilmiyorum, televizyona saatlerdir bakmadık, haberim yok. “Darbe falan olmasın…” dedi. “Yok canım olur mu, terör için tedbir falandır” dedim. Ama aklıma da darbe gelmiyor değil, geliyor. Ancak diyorum kendi kendime, “ne darbesi yahu, artık darbe dönemi mi kaldı”. Yol boyunca radyolardan bir şeyler öğrenmeye çalıştık, hanım da telefonundan interneti karıştırıyor. Nafile, doyurucu bir şey öğrenemedik.
FETÖ Kalkışmasıydı
Eve ulaştık nihayet çocuklar da evde, kimse tam ne olduğunu bilmiyor. Derken Başbakan çıktı ve anladık ki FÖTÖ terör örgütü bir kalkışma yapmış. Merakımı mucip olan ise, cumhurbaşkanından haber yok. İnsan endişelenmiyor değil. Belediyede şube Müdürüm Murat mesaj atıyor, “başkanım ne yapıyoruz” diye soruyor. Ben de bizim yöneticiler grubuna mesaj attım, bir arkadaş “biz çıktık” dedi. Tam hazırlanıyorduk ki Cumhurbaşkanı televizyonda göründü ve bu hain girişim karşısında halkı sokaklara ve meydanlara davet etti. Hanıma dedim “ben gidiyorum, bu hainler başarırsa zaten ilk bizden başlarlar”. Büyük oğlum Furkan “baba ben de geliyorum” dedi. Abdest alıp, döneriz dönmeyiz diye henüz kılmadığımız yatsı namazını da kıldık ve yola düştük. Müdürüm Murat, Bal-Türk Genel Sekreteri Şürkrü’yü de aldı, Furkan ve ben dört kişi İzmit’e doğru yola çıktık, on dakikalık mesafe…
Yollar ışıl ışıl kornalar bağırıyor. Millet adeta il merkezine akıyor. İnsanın içinden bir an önce İzmit merkeze ulaşmalıyız diye bir duygu yoğunluğu geliyor.
Yoldaki acı gerçek
Yolda gördüğüm bir şey vardı ki hiç böyle bir şey aklımıza gelmemişti, zira vatan mevzubahis idi. O, ne mi? İzmit merkeze girerken sağda bir benzin istasyonu var. Orada benzin almak için kuyruk oluşmuş. Dedim ki Allahım bu nedir, vatan tehlikede bu insanlar benzin derdinde… Fesubhanallah…
Nihayet Perşembe Pazarı meydanına geldik, arabayı güç bela bir yere park ettik. Sabaha kadar, selalar okunurken, biz de Perşembe Pazarından Merkez Bankasına kadarki yürüyüş yolunda gittik geldik, vatan bölünemeyeceğini, tekbirlerle, bismillahlarla haykırdık. Bu yürüyüşler sırasında İstanbul Ankara gibi önümüze tanklar çıkmadı. Ama inanın burada da tanklar karşımıza çıksaydı. Yüce Allah’ın korkuyu kaldırdığı o gece, herkes bila tereddüt tankların üzerine yürürdü, çıplak elleri ile al sancağıyla…
Ankara ve İstanbul
Bizler İzmit’te vatan bizim, diz çöktürtemezsiniz diye haykırırken bir yandan da İstanbul ve Ankara’daki arkadaşlarımı aradığımda oraların tam bir harp meydanı olduğunu özellikle Ankara’da uçakların alçaktan uçup bombaladıklarını öğrendik.
İsyancıları teslim almayla ilgili haberleri duyunca sabaha karşı eve döndük. Köprüdeki isyancılar teslim olunca bir oh çektik, isyanın beli kırılmıştı. İlk işim Bal-Türk’ün genel başkanı olarak kamuoyuna duyuru maksadıyla bir kınama metni kaleme aldım ve derneğimizin sitesinden yayınladık.
Üç Dört ay öncesiydi
İnsan bazen hadiseler vuku bulunca, onun geçmiş ile olan bağını daha rahat kuruyor. Evet, bu hain işgal girişiminden üç dört ay öncesiydi. Bulgaristan’da bir arkadaşımla kahve içiyor, hal hatır babında sohbet ediyoruz. Yaşı benden küçük olduğundan saygı çerçevesinde demişti ki “Bayram Bey buralarda yazıp çiziyorlar, Türkiye’de asker darbe yapacakmış, ne diyorsunuz?” Ben o vakit o soruya çok şaşırmıştım. Çünkü bizler artık bu dönemlerin geride kaldığına inanıyorduk ve ihtimal vermiyorduk.
Merhum Aliya İzzet Begoviç ne demişti?
Ama merhum Aliya İzzet Begoviç diyor ya, “Unutulan soykırım tekrarlanır”.
Aynı minval üzere biz de diyoruz ki “unutulan darbe/işgal girişimi” tekrarlanır. Zira üç yıl önceki bu elim hadiseyi ve ona karşı bu milletin şahlanışını ve adeta yeniden dirilişini unutturmaya çalışanlar pek çok…
Unutma ve unutturma ki tekrarlamasın!
Şehitlerimize minnettarız…
Milletimin “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Gününü” kutluyorum.