Genel Kabul Görmüş İktisat Anlayışı Nedir?
Dünya tarihi bir anlamda milletlerin mücadelesi, güç kavgasıdır. Her yüzyılın kendi araçları da bu mücadelenin biçimini belirlemektedir. Bu mücadele bir zamanlar kılıç ile yapılıyordu, savaşlar vardı. Savaşlar bugün de var. Hatta yaşadığımız yüzyılda vekâlet savaşları ortaya çıktı, Suriye’de ABD adına savaşan terör örgütleri gibi.
Bu mücadelelerde ticaret de her zaman önemli bir silah olarak, mücadele aracı olarak, kullanılmıştır. Hatta bugün dünyadaki yerleşik ekonomik düzen (Neo Liberal Ekonomi/bazı lobilerin dediği gibi “genel kabul görmüş iktisat”), bilgisayarda milyonların oynadığı bir “savaşma oyunu” gibi kurgulanmıştır. Buna bir taraftan “küresel ekonomik sistem” deyip, diğer taraftan da “serbest piyasa ekonomisi” gibi kulağa hoş gelen bir niteleme yapıyorlar. Bu düzene de “genel kabul görmüş iktisad anlayışı” deyip dayatma yapıyorlar ve bütün üniversitelerde bu iktisadi anlayış “nasmış gibi” öğretiliyor. Dokunulmaz bir tabu….
Türkiye’ye bu sözüm ona serbest piyasa ekonomisi kuralları, enstrümanları, kurumları vs. yerleştikçe, dedik ki serbest piyasa ekonomisini güçlendirdik, küresel ekonomiye entegre olduk. Bu entegrasyon –dünya ekonomilerine operasyon çekme gayesiyle icat edilmiş- doların hareket alanını genişletmekten başka bir şey değildi. Hele o adına “sıcak para” denilen, paradan para kazanma, diğer bir ifade ile emeksiz, üretmeden kazanma yöntemi var ya…. Buna da “finansal/mali piyasalarımız gelişti” diyoruz. Bu Neo-Liberal Vahşet düzeninin olmazsa olmazıdır. Çünkü o alan, ülkelerin ekonomilerine operasyon çekmenin vazgeçilmez basamağıdır.
Türkiye Ekonomisinin Kronik Hastalığı
Türkiye ekonomisinin -devletin varlığından bu yana- değişmeyen hastalığı, kronikleşmiş cari açıktır. Bir başka ifade ile dış dünyayı da hesaba kattığımızda, kazandığımızdan çok harcamamız ve bu durumun meydana getirdiği döviz açığıdır. Döviz kurlarının yükselişinin birçok sebebi vardır. Bunlardan birisi örneğin “Dolar” ülkesinin enflasyonu, “TL” ülkesinin enflasyonundan düşükse, TL değer kaybeder. Bir başkası piyasada –cari açıktan dolayı- döviz bulunamıyorsa, yine TL değer kaybeder, Dolar değer kazanır. Buradan şunu anlıyoruz ki bizim cari dengemiz açık verdikçe ve “Dolar” ülkesinin enflasyonu bizden düşük oldukça TL, bu istikamet ve oranlara paralel değer kaybeder. Bu kaçınılmazdır, çünkü gelirden fazla harcama yüzünden döviz açığı vardır.
2021’deki Son Ayların Ekonomik Göstergeleri
2021 üçüncü çeyrekte Türkiye’nin GSYİH %25,4 oranında büyüdü. Önceki yıl üçüncü çeyreğe göre ise yıllık %7,4 oranında büyüdü. Bu bir yıl öncesine göre %7,4 daha çok ürettik, daha çok insan çalıştı demektir.
Ekim 2020 tarihinde cari açık 93 milyon Dolar idi. Bir yıl sonra Ekim 2021’deki 3,425 milyon Dolar Cari Fazla verdik. Son 12 aylık cari açık 15,425 milyara geriledi. 2022 birinci yarısına doğru yıllık bazda cari fazla verileceği tahmin ediliyor.
Ekonomileri alt üst eden, Avrupa ülkelerinin bazılarının Kovid-19 mücadelesinde, adına kapanma denen, saçma sapan tedbirlere tekrar tevessül ettiği sıralarda Türkiye’de ne oldu? Uzun süre 24-22 binlerde dolaşan günlük pozitif vaka sayısı bir süredir. 20 binin altına düştü ve bu yazıyı yazdığımda son günün vaka sayısı 16 bin küsur idi.
Ama, TÜSİAD bağırıyor, diyor ya “genel kabul görmüş iktisadi yöntemlere dönün” diye…
Genel kabul görmüş iktisat dediği, Neo-Liberal-Emperyalist iktisadi düzendir. Buradaki işleyiş ve kurallara göre, yukarıda sıralanan ekonomik veriler ve küresel salgınla mücadele verileri dikkate alındığında Türkiye’de döviz kurlarının sıkıntılı, astronomik bir artışa maruz kalmaması gerekir. Ancak çok basittir ki ekonomik süjeler, ihtiyacı olmadığı halde, içeriden ve dışarıdan çılgınlar gibi döviz almaya, biriktirmeye başarsa kıt olan malın fiyatının artması gibi dövizlerin fiyatı da artar. Birileri buna “serbest piyasa kardeşim”, diyebilir.
Ama ekonomik verilerin tersi bir durum varsa, döviz kurlarının artması için başta bahsettiğimiz iki temel etkende astronomik bir bozulma yoksa kurlar niçin artsın?
Bu durumda kurlar ancak artırılır.
Sarmal Nasıl Başlatılır?
Önce güçlü finans kurumları piyasadan, büyük meblağlar halinde döviz toplar, sonra ülkedeki Neo-Liberal Vahşet ekonomisinin paralı ve gönüllü lobileri kamuoyuna karamsarlık pompalamaya başlar. Gazetelerde yazılır, televizyonlarda ahkâm kesilir. Küçük ekonomi süjeleri ve hane halkları bu karamsarlığa kapılınca eyleme geçer, yani elindeki TL’nin değerini koruma refleksi ile altın alır, ev alır, döviz alır. Gelecek ümitleri, böylece zayıflatılmış ve büyük balıkların peşine takılmışlardır, artık.
Türkiye’de Ekonomik Sonuçları Etkileyecek Son Gelişmeler Döviz Krizini Tetiklemiş Olabilir mi?
Çok yakın geçmişte takip ettiğimiz, ama kurlar gibi ya da bir magazin haberi kadar bile gündemde tutunamayan gelişmeleri gözümün önünden geçirdiğimde şunları sıralayabiliyorum:
12 Kasım 2021’de “Türk Devletleri Teşkilatı” kuruldu. Balkanlardan Çin’e kadar Türk Coğrafyasını birleştiren, ekonomik, kültürel, askeri bir birliktelik. Ticaret burada, genç nüfus burada, enerji kaynakları burada…..
Savunma sanayiinde her gün yeni bir teknolojik ve yerli üretimin haberini alıyoruz. En son takip ettiğim, bize satılmayan “Deniz Topunu” MKE yarı fiyatına üretti, yerli ve milli; artık bu topları satın almak için döviz ayırmamıza gerek yok, yalvarmaya da…
16-18 Aralık 2021 Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi toplandı. Sömürgeciler ağlıyor, bağırıyor. Ama Türkiye kazan-kazan stratejisi ile Afrika’da. Hatta önce kazandırıp sonra kazanıyoruz. Afrika ülkeleri -sömürgeci refleksleri olmayan- Türkiye’ye güveniyor. Ticaret hacmi her geçen gün artıyor.
19.12.2021’de TÜRKSAT 5B uydumuzu fırlattık, yüksek verimli uydu kapasitesi söz konusu. ASELSAN’ın ürettiği alıcı-verici sistemi bu uyduda… Bu aynı zamanda ASELSAN’ın bu ürününün ihracat pazarına adım atması demektir. Aktif haberleşme uydumuz böylece 7’ye çıktı.
Türk İHA/SİHA’larının satıldığı/kullanıldığı ülkeler: Azerbaycan, Ukrayna, Polonya, Tunus, Libya, Fas, Etiyopya, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Irak
Türkiye’den İHA almak isteyen ülkeler: Macaristan, Sırbistan, Nijer, Angola, Katar, Arnavutluk
Bu tablo ile Türkiye bir anda dünya İHA pazarında kalite ve ucuzlukla öne çıktı.
Ve Döviz Krizi
Tüm bu gelişmelere bakınca, bu hadiseler bir döviz krizine yol açar mı? Asla ve kat’a açmaz… Ama kriz var. Başta demiştik ya “vekâlet savaşı”, ABD adına savaşan terör örgütleri falan… Bu da bir savaş, 15 Temmuz’da FETÖ’nün yapamadığı, ekonomik yollarla yapılmaya çalışılıyor. Bu bekleniyordu, zaten ABD başkanı da söz vermemiş miydi? Vermişti.
Sonuç İtibariyle
Büyük balıklar harekete geçti ve döviz fitilini ateşledi. İçerideki “yerleşik iktisat”! lobisi harekete geçti ve başladı “deli, deli, deli….” demeye. Buna inanan küçük balıklar da kendilerini koruma saikiyle hareket edince, bir anlamda da büyük balıklara hizmete başlayınca kriz patladı.
Ekonomi yönetimi ne yapacak bilmiyorum. Bildiğim şey benim yukarıda yazdıklarımdan fersah fersah fazlasını ekonomi yönetimi de biliyor.
Benim bildiğim tek şey var, çok basit bir bilgi; döviz alanların elinde TL olmazsa döviz alamazlar. Yani dövize kayacak TL’nin azaltılması esastır.
Mevlam neyler, neylerse güzel eyler. Bakalım bu şerrin ardında gizli olan hayrı ne zaman görebileceğiz? Zira şu da unutulmamalı ki büyük dönüşümler büyük krizlerle gelir.
NOT: Bu yazı tamamlandığında hükümet TL’yi cazip hale getirecek tedbirleri açıkladı. Yani ortalıkta döviz alacak TL kalmamasını sağlayacak tedbirleri açıkladı.
Kaleminize kuvvet, Bayram Bey. Allah, o “küçük balıklara” da doğruyu idrak edebilmeyi nasip etsin.
BeğenBeğen