Dr. Bayram ÇOLAKOĞLU
Temel bir yönetim anlayışı vardır; “planla, uygula, kontrol et ve önlem al” şeklinde ifade edilir. Biraz daha açacak olursak, belli bir hedefe ulaşmak için yapılacak olan iş, öncelikle zihin dünyasında netleşir, projelendirilir ve böylece ilk inşa süreci tamamlanmış olur; “planlama” bitmiştir. İkinci aşama bu işin fizik âlemdeki inşasıdır ki buna da “uygulama” diyoruz. Uygulama sırasında iyi bir “kontrol” işin iyi gidip gitmediği, plana uygun olup olmadığı konusunda bizlere yol gösterir. Aksi durum varsa “önlem alma” imkânını yine bu kontrol süreci sağlar.
İfade edilen tüm bu işleri yaparken, rakamlardan faydalanarak işimizi ölçeriz. Planla, uygula, kontrol et ve önlem al sürecinin tüm aşamalarında karşımıza, istatistik verinin üretilmesi, verinin değerlendirilmesi ve bu sayede işi takip etme imkânı çıkar. İşte tam burada istatistik veriyi doğru okumak, iyi bir değerlendirme yapmak işimizi de iyi bir şekilde sonuçlandırmamız için zaruridir.
İstatistik veriler usulüne uygun okunmaz ve değerlendirilmez ise doğru rakamlardan yanlış sonuçlar çıkartmak gayet normal karşılanmalıdır. Kamu yönetiminde veya şirket yönetiminde alt kademeler yapılan işi üst kademelere sunarken bu yanlış okumaları bilerek veya bilmeyerek yapmaktadır. Eğer bu iş bilerek yapılıyorsa, biz buna “ istatistik veriye yalan söyletmek” diyebiliriz.
Şimdi bir soru, Ahmet’in 1000 TL borcu var, Ali’nin ise 3000 TL borcu var. Bu borçluluk durumu kimi daha fazla zorlar, dersek; derhal Ali daha borçlu, onu zorlar diyeceksiniz. Böyle dediyseniz acele ediyorsunuz. İlave veri sunalım ve diyelim ki Ahmet’in yıllık toplam geliri 25 bin TL; Ali’nin ise 120 bin TL olsun. Şimdi sorumuzu tekrarlayalım, kim daha borçlu? Cevabınız Ahmet, olacaktır. Zira Ahmet’in borcu gelirinin % 4’üne tekabül ederken, miktar olarak daha çok borcu görünen Ali’nin borcu ise gelirinin sadece %2,5’ine tekabül ediyor.
Sonuç: Miktar olarak daha az borcu olan Ahmet, onun yıllık gelirini dikkate alınca daha ağır bir borcun altındadır, diyebiliyoruz.
Birkaç gün önce bir cumhurbaşkanı adayı çıkmış televizyona, eline bir grafik vermişler… “Bakın 2002’de iç borç bu kadardı, şimdi bu kadar oldu, şu artışı görüyor musunuz, diye soruyor. Biz de o zata diyoruz ki aldatıyorsun, aldattığını sanıyorsun veya aldanmışsın!
Gerçek Ne?
2002 yılsonu itibariyle Türkiye’nin brüt iç borç stoku 155,2 milyar TL, 2017 yılsonu itibariyle ise 596,6 milyar TL olmuş. İlk bakışta dört kata yakın bir artış var, mevcut rakamlardan bu anlaşılıyor. Ancak Ahmet ve Ali örneğindeki gibi Türkiye’nin 2002 ve 2017 yıllarındaki gelirini/GSYH’nı* da dikkate alalım. 2002 yılında 359 milyar TL olan GSYH, 2017 yılında 3.105 milyar TL’ye çıkmış, 8,5 kattan fazla artış göstermiş.
Netice, 2002 yılında kamu iç borç stoku/GSYH oranı % 43,2 iken bu oran 2017 yılında % 19,2’ye düşmüş. Ülkenin borçluluk oranında çok ciddi bir gerileme var. Ama çıkıyor bir siyasetçi canlı yayında insanları, istatistiğe yalan söyletip, bir de kâğıda renkli grafik çıktısı almış, kandırmaya çalışıyor.
Milyar TL | |||
Yıllar | Brüt İç Borç Stoku | Brüt İç Borç Stoku / GSYH % | GSYH |
2002 | 155,2 | 43,2 | 359 |
2017 | 596,6 | 19,2 | 3105 |
Kaynak: T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü
*Gayrı Safi Yurt İçi Hâsıla (GSYH), belirli bir dönemde -genellikle bir yıl- bir ülkenin sınırları içinde, üretim faktörlerinin katkısı sonucunda oluşan nihai mal ve hizmetlerinin –para karşılığı- toplam değerini gösterir.
Bu linkte de iç değil dış borç stoku GSMH oranları görülebilir.
https://www.bilgeyatirimci.com/2017/12/29/mahfi-egilmez-brut-ve-net-dis-borc-stoku-dis-borclarin-doviz-kompozisyonu-ve-bir-yilda-odenecek-dis-borc-miktari/
BeğenBeğen
Teşekkür ederim, onları biliyorum. İkisinin ortalamasına da baktım. Ancak söz konusu parti başkanı iç borçlar üzerine konuştuğu için sadece o konuya temas ettim.
BeğenBeğen